Paylaşılan kaynakların etkili yönetimi, fiziksel çevremizi korumak ve geliştirmek açısından oldukça gereklidir.
Bu konu, uluslararası, ulusal ve yerel seviyelerde işbirliği olmadan mümkün değildir. Sosyal ikilemlerdeki laboratuvar ve saha araştırmalarının birleştirilmesi bize fark yaratmak için beraber çalışma konusunda umut vermektedir: sadece ekonomik güdülerle yönetilen sosyal varlıklar değiliz; sosyal ortamlarımız da bizi etkilemektedir. İklim değişimi konusunda psikolojiden destek alabileceğimiz iki konu, sosyal normların rolleri ve paylaşılan kimliklerdir. Kendimizi özdeşleştirdiğimiz kişilerin normu olarak çevreyle uyumlu davranışa dikkat çekiyoruz ve çeşitli ortamlarda yerel, ulusal ve küresel seviyelerde paylaşılan kimlikleri destekliyoruz. Bu süreçler iklim değişikliği lehine veya aleyhine çalışabilirken- örneğin yerel ihtiyaçların küresel olanlarla çatışması gibi-karar alıcıların çeşitli şekillerde etkilerini yararlı hale getirmeleri için önerilerde bulunabiliriz.
Giriş: Evrensel Ortak Varlık olarak İklim
İklim değişimi konusundaki güncel Paris Anlaşması’nı (Avrupa Komisyonu, 2015) günümüz itibariyle 195 ülke imzalamış durumdadır. Hedef, küresel ısınmayı 2oC altında tutmaktır. Pek çok kişi, bu yüksek hedefi tutturmak konusunda kötümserdir. Çevrenin imtihanı “uluslararası işbirliği gerektiren evrensel ortak varlık problemi” olarak tarif edilmiştir (IPCC, 2014).
Gezegenimizin genel doğal kaynaklarının-okyanuslar, hava, ormanlar ve fosil yakıtlar gibi- etkili ortak yönetimi doğayı geliştirebilir ve küresel ısınmayı azaltabilir. Ancak biz bu kaynakları etkili yönetmek için, kısa vadeli, kişisel çıkarlarımızın üstesinden, uzun vadeli ve ortak çalışmalar planlamaya yönelik gelebilir miyiz? Sosyal ikilemlerdeki araştırmamızda iki sürece odaklandık; bunlar, doğru anlarda karar vericiler tarafından uygulanabilir, işbirliğini arttırabilen paylaşılmış kaynaklar, kişisel çıkarlardansa toplumsal çıkara fayda sağlayan sosyal normlar ve ortak kimliklerdir.
Sosyal ikilemler
Sosyal ikilemlerle ilgili deneysel araştırmaları, gerçek yaşama uygun çevresel ikilemleri içeren saha araştırmalarıyla birleştiriyoruz. İki sosyal ikilem, müşterekler ikilemi ve kamu malları ikilemi gerçek çevresel zorlukların kavramsallaştırılmasında faydalıdır. Örneğin, temiz hava kamu malı olarak tarif edilmiştir (örn. Parks, Joireman, & Van Large, 2013) çünkü insanlar buna daha az kirletici kullanarak ya da daha fazla orman oluşturarak katkıda bulunurlar. Ancak temiz hava aynı zamanda kullandığımız bir ortak kaynak olarak da tarif edilmiştir (örn. Hardin, 1968; Van Lange, Joireman, Parks, & Van Dijk, 2013) çünkü havanın bütünlüğünü kirleterek azaltmaktayız. Bundan ötürü, iki sosyal ikilemle ilgili yapılacak araştırmalar, hem problemi anlamak hem de çevre yanlısı davranışları teşvik etmenin yollarını belirlemek açısından faydalı olacaktır.
%100 Rasyonel Değiliz
Eskiden sosyal ikilemlerdeki davranışların tamamen rasyonel süreçleri (kişisel risk, kayıp ve edinimlerin hesaplanması ve buna göre hareket edilmesi gibi) takip ettiği düşünülürdü. Sonradan sosyal bağlamın, rasyonel insan karar verme modelinin açıklayamayacağı ve bizi bir dizi etkiye ve önyargıya maruz bıraktığı anlaşıldı (bkz. örn. Kahneman, 2011): biz, ekonomik modellerin varsaydığı gibi sadece kişisel çıkar doğrultusunda değil, genelde sosyal ikilemlerde daha çok işbirliği yapıyoruz (bkz. örn. Weber, Kopelman, & Messick, 2004). Bu etkiler, çevresel davranışa dair algılanan normlarımızı ve ait olduğumuz grupları kapsamaktadır.
Sosyal normlar
Normal davranış olarak algıladıklarımızdan etkileniyoruz
Çevresel davranışlar için iki çeşit sosyal norm arasında ayrım yapmak önemlidir (Reynolds ve ark., 2015). Tanımlayıcı normlar bize insanların ne yaptığını açıklar; örneğin “pek çok kişi geri dönüşüm yapıyor” ve “komşularım çok fazla elektrik kullanmıyor” gibi. Emredici (veya kuralcı) normlar bize ne yapmamız gerektiğini söyler; “çok fazla uçuş yapmak kabul edilebilir değildir” gibi. Normların güçlü etkileri olabilir, örneğin geri dönüşüm davranışı İngiltere’de yaygınlaştığında, bu herkesin yaptığı bir davranış olarak görüldü, bu da yeni bir norm yarattı(Rettie, Burchell, & Riley, 2012). Bu norm, erdemli bir döngü oluşturarak daha çok geri dönüşüm yapmamızı sağlamıştır (Barr, 2007).
Normları aktarmak için varsayılanları kullanmak
Varsayılan seçenek bencil olmayan davranış olduğunda, insanların bencil olmayan şekilde davranmaları daha olasıdır. Çünkü varsayılanlar pek çok kişinin yaptıklarını aktarmaktadır (Everett, Caviola, Kahane, Savulescu, &Faber, 2015), örneğin pek çok kişinin geri dönüşüm yapması ve enerji kullanımlarına dikkat etmeleri gibi. Dükkanlarda insanların poşet için sorması ve para vermesinin etkisini yakın zamanda gördük: şu anda otomatik olarak poşet teklif edilmediği için, varsayılan, poşetinizi kendinizin getirmesidir. Bu durumun etkisi, Galler’de üç yıllık süreçte, plastik poşet kullanımında %79 düşüş yaşanmasını sağlamıştır, bunun da çevreye pozitif etkileri olacaktır (Defra, 2016). Varsayılanlar karbon dengeleme durumuna da uyarlanabilir: iptal edilmediği sürece rezervasyon yapılan her uçuş için otomatik katkı verilmesi sağlanabilir. Örneğin, çevrimiçi bir hesaplamaya göre Heathrow’dan Granada’ya bu bedel 14 Sterlin dolayındadır (https://co2.myclimate.org/en/flight_calculators/new).
Yerelleşmiş normları iletmek
Otellerde “misafirlerimizin çoğu havlularını tekrar kullanmaktadır” yazan bir norm çağrıştıran basit bir mesaj, havluları tekrar kullanmayı teşvik eden ya da bu yönde fırsat yaratan mesajlar yazmaktan daha etkilidir (Goldstein, Cialdini, & Griskevicius, 2008). Bundan daha da etkilisi, “bu odada kalan misafirlerimizin çoğunluğu havlularını tekrar kullanmaktadır” şeklinde bir mesajdır çünkü çok belirgin bir mekandaki misafirlerle kendimizi özdeşleştirmiş oluruz. Misafirlerin diğer çevresel davranışları da-su ve elektrik kullanımı gibi-aynı şekilde teşvik edilebilir. Ayrıca, evlerimizin önceki sakinlerinin kullanım verileri de bizlerle paylaşılabilir.
Çevre dostu davranışların neler olduğunu ve ne olması gerektiğini aktarmak
Başka bir çalışma, ev sakinlerinin komşularının ortalama enerji tüketimi hakkında bilgilendirildiklerinde, kendi kullanımlarını o norma göre revize ettiklerini göstermiştir (Schultz, Nolan, Cialdini, Goldstein, & Griskevicius, 2007). Az tüketimi olan kişiler yeni ortalamaya göre tüketimlerini attırdıklarında, bu durum çevre aleyhine çalışmıştır. Ancak, kullanım ortalamanın altında olduğunda onay belirten bir mesaj eklendiğinde (raporlanan miktar yanına gülen bir surat ifadesi eklendiğinde) ya da ortalama üstünde olduğunda onaylamama mesajıyla (üzgün surat ifadesi), bu istenmeyen ayarlanma ortadan kaldırılmıştır. Bu durum bir normun sadece tanımlayıcı şekilde iletilmesini değil aynı zamanda neyin doğru neyin yanlış olduğunu ifade eden, emredici şekilde iletilmesi gerektiğini göstermektedir. Elbette, ortalama bir vatandaşın çevreye zarar veren davranışını kamuoyuyla paylaşmanın faydası olmayacaktır. Ancak destekleyici veriler olduğunda, politika yapıcılar bundan yararlanmalı, normun ne olduğunu iletmenin yanı sıra, belirli bir davranışı onay veya onaylamama durumunu net bir şekilde ifade etmelidirler.
Ekonomik hususlardansa etik hususları vurgulamak
Pillutla & Chen (1999) bir laboratuvar sosyal ikilimi ekonomik olmayan bir faaliyet olarak sunulduğunda (ortak bir yatırım fonuna yatırım yapmak yerine sosyal bir etkinliğe katkıda bulunmak), insanların daha az bencil davrandığını göstermiştir. Ekonomik bağlamın, böyle bir ortamda rekabetçi davranmanın uygun olduğunu gösteren örtük bir normu aktive ettiği düşünülmektedir; buna karşın ekonomik olmayan bağlam, işbirlikçi normlar oluşturmaktadır. Başka bir deyişle, sosyal bağlam belli davranış biçimlerini ön plana çıkarabilmektedir. Sosyal ikilemlerde nasıl davranılacağıyla ilgili normlar, yaptırımların kullanılması yoluyla dolaylı olarak iletilebilir. Kirlilikle ilgili bir laboratuvar sosyal ikileminde, yaptırımlar ikilemin etikle ilgili bir karar değil de iş kararı gibi görülmesine yol açmıştır, bu da işbirliğini tekrardan azalmıştır (Tenbrunsel & Messick, 1999). Bu yüzden, politika yapıcılar etik hususları, çevre dostu davranmanın ekonomik avantajlardan daha çok vurgulamalıdır, çevresel kararlarda bulunurken bu şekilde rekabetçi bir zihin yapısına girmemiz önlenmiş olur.
Çevre Uğruna Normlar İnşa Etmemek
Ortalama kullanım verileri iklim değişikliği hedeflerini desteklemeyebilir. Böyle bir durumda, daha iyi davranışa yönelik sosyal norm yaratmak için gerçek rakamları değiştirmenin haklı olacağını hiçbir şekilde ima etmek istemiyoruz. Bu, etiğe ne deontolojik ne de sonuçcu yaklaşımla uyumlu olacaktır. İlkinde yalan söylememeliyiz, ikincisinde ise yetkililere ve ilettikleri normlara güven azalmasına dair risk yaratmamalıyız; çünkü bu ters etki yaratacaktır.
Özdeşleştiğimiz Gruplar
Ait olduğumuz grupları vurgulamak
Sosyal kimlik teorisine göre (Tajfel& Turner, 1979) biz sadece kendimizi birey olarak tanımlamıyoruz ve hareket etmiyoruz; sosyal grup (iç grup) üyesi olarak hareket ediyoruz-yerel toplum buna bir örnektir. İç gruplarımıza fayda sağlamak üzere hareket ederiz ve iç gruplarımız tarafından olumlu görülme amacımız vardır (bkz. Faber, Savulescu, & Van Lange, 2016). Katılımcılar arasında paylaşılan bir grup kimliği vurgulamak, laboratuvar sosyal ikilemlerindeki işbirliğini arttırabilir (Brewer & Kramer, 1986). Bu paylaşılan kimlik, katılımcılarda “ortak kader” olarak aktarılmaktadır: paylaşılan kaynaktan katılımcıların ne kadar alabildiği (genelde deneylerde para) başkalarının ne yaptığına dayanmaktadır, bu yüzden tüm katılımcılar birbirine bağımlıdır. Obradovich ve Guenther (2016), bireysel sorumluluk yerine kolektif sorumluluğun ön plana çıkarılmasının iklim değişikliği çabalarına yönelik bağışları toplumda %50 oranında arttırdığını bulmuşlardır. Kolektif davranışa yapılan bu vurgu, halka yönelik çevreyle ilgili tüm iletişim kanallarında mevcuttur.
Rekabet eden kimliklerimiz var
Yerelden küresele kadar pek çok gruba ait olabiliriz: aile, kasaba, millet ve dünya. Ancak bu grupların birbiriyle çatışan hedefleri veya değerleri olabilir: mesela, aileniz için geçim sağlama ihtiyacınız ortak yerel bir kaynağı tüketerek toplumu olumsuz etkileyebilir. Yerel kimliğimiz (yerel toplulukla özdeşleşmek) üst küresel kimliğimize (gezegende yaşayan herkesle özdeşleşmek) tabidir. Grup sosyal ikileminin çok katmanlı ihtiyaçları (bireysel, yerel, ulusal, küresel) politika yapıcı için takip edilmesi gereken karmaşık bir yol yaratmaktadır. Fakat aşağıda, olumlu sonuçları olan ve kimliğin çoklu seviyelerini devam ettirebildiğimiz, işbirliği içeren bir yol göstermekteyiz (Dovidio v.d., 2012).
Yerel kimlikler bizi motive eder
Van Vugt (2001) topluluklarıyla yüksek şekilde özdeşleşen kişilerin daha az su tüketimine yönelik ikna edilmek için teşvike ihtiyaç duymayacaklarını bulmuştur. Başka çalışmalar, iç grubumuzun üyelerinin adalet gibi değerleri bizimle paylaştıklarına inandığımızı göstermektedir (Hogg & Reid, 2006); bu da daha adil davranmamıza yol açmaktadır (De Kwaadsteinet & Van Dijk, 2012). Bu sebeple, yerel yönetimler ve işletmeler, halkla iletişimlerinin parçası olarak ve topluluk etkinliklerini ve projelerini destekleyerek topluluk kişiliğini güçlendirmelidir.
Küresel, üst bir kimliğe sahip olduğumuzu vurgulamak
Buna karşın, yukarıdaki faydalara sahipken, yerel grup üyeliğine vurgu, dikkati gruplar arası farklılıklara yoğunlaştırmaktadır ve bunun da maliyeti olabilmektedir. Laboratuvar sosyal ikilemlerinde iç gruplara dış gruplardan daha fazla güvenerek ve işbirlikçi şekilde yaklaşabiliriz (Brewer, 2008). Küresel bir üst kimlik, dünya vatandaşları olarak-bu ne kadar başarılabilirse- insanları gelecek jenerasyonları dahil etmek (Van Vugt, 2009) ve diğer ülkeleri grup kimliklerine katmak üzere motive etmek için gerekebilir. Üst kimlik önyargıyı azaltır ve üst kategoride yer alan alt grup üyelerine olan yardımseverliği artırır (Dovidio vd., 1007; Levine, Prosser, Evans, & Reicher, 2005).
Küresel bir üst kimliğin çevre üstüne olan olumlu etkilerini gösteren çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Kramer ve Brewer (1984) üst kimliğin, laboratuvar ortamında ortak kaynak tüketildiğinde işbirliğini arttırdığını bulmuşlardır ve Buchan vd. (2011) güçlü küresel kimliğe sahip kişilerin, kararları dünyanın diğer yerlerinden kişileri etkilediği söylendiğinde, küresel nitelikte laboratuvar kamu malına daha çok katkıda bulunduğunu fark etmişlerdir. Küresel bağlantı hissedenler diğer gruplar için daha fazla empati göstermişlerdir, çevresel sürdürülebilirliğe değer vermişlerdir ve dünyayı daha iyi bir yer yapmak için sorumlu hissetmişlerdir (Reysen & Katzarska-Miller, 2013). Çevreyle ilgili kamu belgeleri, birbirimize bağlı olduğumuzu, kelimeler dışında görüntüler ile de vurgulamalıdır (Corner v.d., 2015).
Tüm dünya ile özdeşleşmek zor olabilir. Brewer ve Kramer (1986) grup büyüklüğünün işbirliği üzerinde etkisi olmadığını bulmuşlardır ancak Kerr (1989) daha büyük grupların algılanan öz yeterliliği azalttığını bulmuştur. Buna karşın, bağlılık duygumuzu arttırmak –yukarıda tavsiye edildiği üzere- öz yeterliliği artırmaktadır; bu da sosyal sorumluluk davranışını geliştirmektedir (Cojuharenco, 2016). Yerel yönetimler, öz yeterliliği arttırmak için hangi yerel eylemlerin küresel kaynağa ne ölçüde destek verdiğini anlatmalıdır.
Çatışan yerel ve küresel ihtiyaçları çözmek
Yerel ve küresel kimlikler arasındaki çatışmaya örnek olarak, rüzgar santrallerine çevresel müdahaleleri destekleyen yerel topluluklar tarafından karşı çıkılması ve bununla ilgili NIBYMism (“Not in my Backyard”-Arka bahçemde değil) olgusu gösterilebilir. Bu durum yer kimliğine yönelik bir tehdit olarak açıklanabilir; geliştiriciler tarafından daha iyi iletişimle tehdit azaltılabilir: sosyal kimlik üzerine odaklanılabilir ve fiziksel ortamdaki değişikliklerden dolayı tehdit algısını düşürmek hedeflenmelidir (Devine-Wright, 2009). Rüzgar santrallerinin sağladığı faydayı vurgulamak grup özgüvenini arttırabilir.
Yerel gruplar arasında dostça rekabeti teşvik etmek
Yerel gruplar arasındaki önyargı alt ve üst kimliklere eş zamanlı sahip olarak azaltılabilir (Hornsey & Hogg, 2000) ama farklılıklar hala var olmalıdır (Hewstone & Brown, 1986). Parks vd. (2013) ve Van Vugt (2009) gruplar arası dostane rekabetin, temiz şehir ödülüne yönelik rekabet gibi iyilik için kullanılabileceğini savunmaktadır. İç grup sevgisi dış grup nefreti anlamına gelmemektedir (Brewer, 1999): özellikle ortak hedefler olduğunda, rekabetin düşmanca olması gerekmez. Bu çabalar yerel işletmeler tarafından desteklenebilir. Politika yapıcılar, yerel toplulukların gurur duygusunu teşvik etmeli ve diğer yerel topluluklarla karşılaştırıldığında, verimli ortak kaynak yönetimine yönelik ilerlemeleri hakkında, ortak su, yerel ulaşım ve geri dönüşüm tesisleri kullanımına dair detaylı kamu geribildirimi vermelidirler. Eğer ulusal olarak %87 oranında kağıt geri dönüşümü olduğunu ancak mahallenizde sadece %60 oranında dönüşüm yapıldığını öğrenseydiniz tepkiniz ne olurdu? Umut ediyoruz ki topluluk kimliğinizle motive olurdunuz ve geliştirmek için yumuşak bir rekabet duygusu içine girerdiniz.
Etik Hususlar
Gösterdiğimiz üzere, psikolojik süreçler davranışları etkilemek için kullanılabilir. Ancak şu önemlidir; “yapabilme”, “yapma zorunluluğu” anlamına gelmemelidir. Başkalarının davranışını etkileme tercihimiz etik olmalıdır. Psikolojik bilginin, tarih gösterdiği üzere, kötüye kullanılma potansiyeli her zaman vardır.
Davranışı etkilemek için psikolojik araştırma kullanılması ne zaman etiktir? İlk olarak, amaç etik ise, gerçek bir değer taşıyorsa etiktir. Pek çok bilim insanı tarafından iklim değişikliğini minimize etme hedefi makul bir hedef olarak görülmektedir (Doran ve Zimmerman(2009) %97 olarak fikir birliği olduğunu varsaymaktadır). İkinci olarak, bu hedefe ulaşmanın maliyetleri makul olmalıdır (Savulescu & Hope, 2010). Maliyet ve faydaların tahminleri, kanıtların sistematik değerlendirmesi üzerine kurulmalıdır; kanıt temelinin beklenen fayda ve zararların önemine göre yetersiz olduğu durumlarda daha fazla araştırma (modelleme dahil) yapılmalıdır. “Makul” ifadesinin en minimal yorumu, müdahalenin maliyetlerinin en az olduğu durumdur. (Daha yüksek bir standart, maliyetlerin faydalara oranlı olmasıdır ve minimize edilmiş olmasıdır.) Maliyetler arasında özgürlüğün kısıtlanması, otonominin zedelenmesi, refahın azaltılması ve adaletsizlik ya da eşitsizliğin artması bulunmaktadır. Makul maliyetleri içeren bir politika, uçuşlar için varsayılan karbon dengelemesi olabilir. Üçüncü olarak, araçlar ve amaçlar hakkında, yukarıda tartışılan normlar için veride halka açık erişim gibi kamu şeffaflığı olmalıdır. Dördüncü olarak, etkiler sürekli olarak izlenmelidir ve rüzgar santrallerine karşı NIMBYism’i azaltabilecek demokratik katılımcı prosedürüne yönelik revize kapasitesi olmalıdır. Yeni düzenlemelerin etkileri hakkında-geri dönüşüm ve plastik poşet ücretleri gibi- kamuoyuna düzenli geri bildirim de iyi örneklerdir. Tüm bu gereklilikler, iklim değişikliğine yönelik insanların davranışını değiştirmek için psikolojiyi kullanırken karşılanabilmeli ve hatta karşılanmalıdır.
Sonuç
Sosyal ikilemlerden elde edilen kanıtlar, sosyal varlıklar olarak bencilce davranmayacağımız durumlar olduğunu göstermektedir. İklim değişimi problemini ele almak için yapılabilecek pek çok şey bulunmaktadır. Politika yapıcılar ve işletmeler pozitif normların etkilerinden faydalanabilir ve farklı seviyelerdeki gruplara ait olduğumuza dair tepkiler verdiğimizi göz önünde bulundurabilirler. Psikolojik süreçlerin-yapısal çözümlerle birlikte ve etik şekilde uygulandıklarında- gezegenimiz ve kaynakları üzerinde yakın zamanda geri dönülemez zararlı etkiler oluşmasını önlemeye yardımcı olabilecek potansiyelleri vardır.
Teşekkür
Bu araştırma Oxford Martin School tarafından (Oxford Martin Kaynak Yönetimi Programı) N. S. F. Ve J. S.’yi destekleyen bir hibe ile finanse edilmiştir.
Yazarlar: Rachel New, Julian Savulescu, Nadira S. Faber
Editör: Nicole Muscanell
Çeviri: Yeşim Kılıç
Referanslar
Barr, S. (2007). Factors Influencing Environmental Attitudes and Behaviors. A U.K. Case Study of Household Waste Management. Environment and Behavior, 39, 435-473.
Brewer, M. B. (2008). Depersonalized trust and ingroup cooperation. In J. I.Krueger (Ed.), Rationality and Social Responsibility: Essays in Honor of Robyn Mason Dawes (pp. 215–232). New York, NY: Taylor & Francis Psychology Press.
Brewer, M. B. (1999). The psychology of prejudice: Ingroup love and outgroup hate? Journal of Social Issues, 55, 429-444.
Brewer, M. B., & Kramer, R. M. (1986). Choice behavior in social dilemmas: Effects of social identity, group size, and decision framing. Journal of Personality and Social Psychology, 50, 543-549.
Buchan, N., Brewer, M., Grimalda, G., Wilson, R., Fatas, E., & Foddy, M. (2011). Global social identity and global cooperation. Psychological Science, 22, 821–828.
Corner, A., Webster, R. & Teriete, C. (2015). Climate Visuals: Seven principles for visual climate change communication (based on international social research). Oxford: Climate Outreach.
Cojuharenco, I., Cornelissen, G., & Karelaia, N. (2016). Yes, I can: Feeling connected to others increases perceived effectiveness and socially responsible behavior. Journal of Environmental Psychology, 48, 75-86.
Department for Environment, Food and Rural Affairs (2016). Carrier bags: why there’s a charge. Retrieved on March 14, 2017 from https://www.gov.uk/government/publications/single-use-plastic-carrier-ba…
De Kwaadsteniet, E.W., & Van Dijk, E. (2012). A social-psychological perspective on tacit coordination: How it works, when it works (and when it does not). European Review of Social Psychology, 23, 187-223.
Devine‐Wright, P. (2009). Rethinking NIMBYism: The role of place attachment and place identity in explaining place‐protective action. Journal of Community & Applied Social Psychology, 19, 426-441.
Doran, P. T., & Zimmerman, M. K. (2009). Examining the scientific consensus on climate change. Eos, Transactions American Geophysical Union, 90, 22-23.
Dovidio, J. F., Gaertner, S. L., Validzic, A., Matoka, K., Johnson, B., & Frazier, S. (1997). Extending the benefits of recategorization: Evaluations, self-disclosure, and helping. Journal of Experimental Social Psychology, 33, 401-420.
Dovidio, J. F., Saguy, T., Gaertner, S. L., & Thomas, E. L. (2012). From attitudes to (in)action: The darker side of “we.” In J. Dixon & M. Levine (Eds.), Beyond the “Prejudice Problematic”: Extending the social psychology of intergroup
conflict, inequality, and social change (pp. 248–269). Cambridge, UK: Cambridge University Press.
European Commission (2017, March 9). Paris Agreement. Retrieved from http://ec.europa.eu/clima/policies/international/negotiations/paris/docu…
Everett, J. A., Caviola, L., Kahane, G., Savulescu, J., & Faber, N. S. (2015). Doing good by doing nothing? The role of social norms in explaining default effects in altruistic contexts. European Journal of Social Psychology, 45, 230-241.
Faber, N. S., Savulescu, J., & Van Lange, P. A. M. (2016). Reputational Concerns as a General Determinant of Group Functioning. Behavioral and Brain Sciences, 39.
Goldstein, N. J., Cialdini, R. B., & Griskevicius, V. (2008). A Room with a Viewpoint: Using Social Norms to Motivate Environmental Conservation in Hotels. Journal of Consumer Research, 35, 472-482.
Hardin, G. (1968). The tragedy of the commons. Science, 162, 1243– 1248.
Hewstone, M., & Brown, R.J. (1986). Contact is not enough: An intergroup perspective on the ‘contact hypothesis’. In M. Hewstone & R. J. Brown (Eds.), Contact and conflict in intergroup encounters (pp. 1-44). Oxford: Basil Blackwell.
Hogg, M. A., & Reid, S. A. (2006). Social Identity, Self- Categorization, and the Communication of Group Norms. Communication Theory, 16, 7–30.
Hornsey, M. J., & Hogg, M. A. (2000). Assimilation and diversity: An integrative model of subgroup relations. Personality and Social Psychology Review, 4, 143-156.
Intergovernmental Panel on Climate Change (2014). Working Group III Climate Change 2014: Mitigation of Climate Change. Retrieved on May 2, 2014 from http://www.ipcc.ch/report/ar5/wg3/
Kahneman, D. (2011). Thinking, fast and slow. New York: Farrar, Straus and Giroux.
Kerr, N. L. (1989). Illusions of efficacy: The effects of group size on perceived efficacy in social dilemmas. Journal of Experimental Social Psychology, 25, 287-313.
Kramer, R. M., & Brewer, M.B. (1984). Effects of group identity on resource use in a simulated commons dilemma. Journal of Personality and Social Psychology, 46, 1044–1057.
Levine, M., Cassidy, C., Brazier, G., & Reicher, S. (2002). Self‐Categorization and Bystander Non‐intervention: Two Experimental Studies. Journal of Applied Social Psychology, 32, 1452-1463.
Levine, M., Prosser, A., Evans, D., & Reicher, S. (2005). Identity and emergency intervention: How social group membership and inclusiveness of group boundaries shape helping behavior. Personality and Social Psychology Bulletin, 31, 443-453.
Obradovich, N., & Guenther, S. M. (2016). Collective responsibility amplifies mitigation behaviors. Climatic Change, 137, 307-319.
Parks, C. D., Joireman, J., & Van Lange, P. A. M. (2013). Cooperation, Trust, and Antagonism: How Public Goods Are Promoted. Psychological Science in the Public Interest, 14, 119 –165.
Pillutla, M. M., & Chen, X. P. (1999). Social Norms and Cooperation in Social Dilemmas: The Effects of Context and Feedback. Organizational Behavior and Human Decision Processes, 78, 81–103.
Rettie, R., Burchell, K., & Riley, D. (2012). Normalising green behaviours: A new approach to sustainability marketing. Journal of Marketing Management, 28, 420-444.
Reysen, S., & Katzarska-Miller, I. (2013). A model of global citizenship: Antecedents and outcomes. International Journal of Psychology, 48, 858-870.
Savulescu, J. and Hope, T. (2010). ‘Ethics of Research’. In Skorupski, J. (Ed.), The Routledge Companion to Ethics (pp. 781-795). Abingdon: Routledge.
Schultz, P. W., Nolan, J. M., Cialdini, R. B., Goldstein, N. J., & Griskevicius, V. (2007). The Constructive, Destructive, Reconstructive Power of Social Norms. Psychological Science, 18, 249-434. doi: 10.1111/j.1467-9280.2007.01917.x
Tajfel, H., & Turner, J. C. (1979). An integrative theory of intergroup conflict. In W. G. Austin & S. Worchel (Eds.), The social psychology of intergroup relations (pp. 33-47). Pacific Grove, CA: Brooks/Cole.
Tenbrunsel, A. E., & Messick, D. M. (1999). Sanctioning systems, decision frames, and cooperation. Administrative Science Quarterly, 44, 684-707.
Van Lange, P.A.M., Joireman, F., Parks, C. D., & Van Dijk, E. (2013). The psychology of social dilemmas: A review. Organizational Behavior and Human Decision Processes, 120, 125–141.
Van Vugt, M. (2001). Community Identification Moderating the Impact of Financial Incentives in a Natural Social Dilemma: A Water Shortage. Personality and Social Psychology Bulletin, 27, 1440–1449.
Van Vugt, M. (2009). Averting the tragedy of the commons using social psychological science to protect the environment. Current Directions in Psychological Science, 18, 169-173.
Weber, J. M., Kopelman, S., & Messick, D. M. (2004). A Conceptual Review of Decision Making in Social Dilemmas: Applying a Logic of Appropriateness. Personality and Social Psychology Review, 8, 281-307.




