Aziz Nesin’in Şimdiki Çocuklar Harika adlı eseri Zeynep’in ailesiyle birlikte başka bir şehre taşınmasıyla başlar ve Ahmet adlı arkadaşıyla mektuplaşmaları üzerinden ilerler.
Çocukların mektuplarında, genellikle büyüklerin sözleriyle davranışlarının uyuşmaması bir çatışma oluştururken, toplumun etkileri de görülür. “Yurtsever Olunuz” adlı mektupta gazeteci mesleği ile bağlantılı sosyal kimliğiyle çocuklara yurtsever olun, Anadolu’yu karış karış gezin, yoksul yerlerde görev alın, vatan size emanettir gibi ifadelerle tavsiyeler verir. Verdiği tavsiyelerle kendi yaşamı arasında çelişki gözlenen “Gazeteci”, tanıdıkları aracılığıyla oğlunun İstanbul’a atanmasını sağlamış, kendisi güzellediği taşrada yaşamaya katlanamamıştır. Karakter gazeteci sosyal kimliğiyle toplumsal değerlerin arkasında duran biri olarak görünse de kişisel kimliği bağlamında kendi çıkarlarını gözetmiştir. Dolayısıyla, karakterin sosyal ve kişisel kimliği arasında belirgin bir kimlik çatışması gözlemlenmektedir.
Koudenburg ve diğerlerinin (2024) değindiği gibi kişisel kimlik; bireyselliğin, şahsiyetin öznel algılanmasıdır. Kişi kendi içsel süreçlerini yanılmadan doğru gözlemleyebileceğine inandığında ve kendisine ilişkin iç gözlemlerine aşırı değer verdiğinde iç gözlem yanılgısı oluşur (Koudenburg vd., 2024). Bu durum, öznel deneyimlerin değerlendirilmesinde rol oynar. Koudenburg vd. (2024), güçlü kişisel kimliği olan birinin, neyi sevdiğini, ne düşündüğünü, neye inandığını, ne hissettiğini ve ne yaptığını bildiğini belirtmiştir.
Bireyselleşen kültürün de etkisiyle toplumdaki bireyler kendilerini tanımaya ve iyi olma hallerine odaklanarak daha fazla otonomi kazanırlar. Koudenburg vd. (2024)’nin bahsettiği üzere kendini gerçekleştirme ve bireyselleşme düşünceleri hayat boyu iyi olma halini en üst düzeye getirir. Bu durumda, kişinin davranışları üzerinde kontrolü olduğuna olan inancı artar. Benlik anlayışı, görünen benlik ve ideal benlik olarak ikiye ayrılır: görünen benlik, kişinin belirli bir olaya verdiği tepkileri ve davranışlarıyla gösterdiği benliğidir; ideal benlik ise kişinin sahip olmayı arzuladığı benliğidir (Cüceloğlu, 2021, s. 165). Cüceloğlu (2021)’e göre görünen benlikle ideal benliğin uyuşmaması, duyarlılık noktalarının etkinleşmesine ve savunma mekanizmalarının harekete geçmesine yol açar. Koudenburg ve diğerlerinin (2024) bahsettiği üzere kimlik bunalımı, iyi olma halini olumsuz yönde etkiler ve benlik algısını zedeler. İnsanlar benlik algılarını olumlu, devamlı ve tutarlı bir şekilde sürdürme motivasyonuna sahiplerdir. Benlik, özne olarak eylemde bulunan ben ve nesne olarak algılanan benden oluşur. Örneğin, “Ben” spor yapmaya başlarım, bu durum “beni” atletik yapar.
Stets ve Burke (2000), benlik kuramının bedensel durumların anlamlandırılması ile kişinin kendisini tanıyarak ve kategorize ederek oluşturduğu benliğine odaklandığını belirtir. Her düşüncenin, jest ve kas gerginliği gibi tüm fizyolojik olayların bir sebebi vardır. Kişi, bedeninin dediklerini anladığında duygularını da tanır ve nasıl hareket edeceğine karar verebilir ancak bu bilinç olmadığında kişinin davranışları dış etkenler tarafından yönlendirilebilir ve kişi bu durumu fark edemez (Cüceloğlu, 2021, s. 109). Ayrıca, kendini tanıma süreci, zamansal olarak farklı boyutlarda meydana gelir; geçmiş, şimdi ve gelecekle bütünleştirildiğinde ortaya çıkar. Geçmişteki davranışlarının kişiyi nasıl etkilediği, gelecekle ilgili beklentilerin şu anki davranışlarını nasıl etkileyeceği kişinin kendini tanımasını sağlar (Cüceloğlu, 2021, s. 107). “Benlik bilinci insanların kafalarında taşıdıkları resme benzer.” (Cüceloğlu, 2021, s. 122). Bu resim zamanla gerçeklikten uzaklaştıkça bireyin yaşamını etkiler. “Kendini gerçekleştiren kehanete” örnek olarak “Kötü bir öğrenciyim” düşünce yapısına sahip olan biri, bu düşünceyi doğrulayacak davranışlar sergilediği için başarısız olur ve bu durum onun kötü öğrenci olduğuna dair inancını pekiştirir.
Stets ve Burke (2000), sosyal kimlik kuramı bağlamında insan benliğinin sosyal gruba ya da kategoriye göre şekillendiğini belirtir. İnsan, sınıflandırma ve sosyal karşılaştırma ile kimliğine ulaşır. Bunların sonucunda insan; kendini ait hissettiği grubu iç grup, kendini ait hissetmediği grubu ise dış grup olarak tanımlar. İnsanın kendini ait hissettiği gruplar değişkendir. Sosyal kimlikler, bireysel farklılıklardan dolayı her bir insanı eşsiz ve özgün hale getirir. Sosyal karşılaştırma sonucunda oluşan vurgulama etkisi (accentuation effect), gruplar arası farkın normalde olduğundan fazla görünmesidir. Grup içi üyelerinin grup dışı üyelerini inceleyip onları gerçek olmamasına rağmen kendilerine atfedilen basmakalıp yargılar bağlamında değerlendirmesiyle oluşur.
Stets ve Burke (2000)’ye göre sosyal kimlik kuramlarında kimlik, gruba dayalı ya da role dayalı olarak temellenebilir. Gruba dayalı kimlikte, insan kendini gruba ait hisseder ve kendini grubun getirdiği değerlere göre kategorize eder. Role dayalı kimlikte, insan sosyal rollerine göre kendini tanımlar ve toplum içindeki konumuna uygun hareket etmeye çalışır. Öğretmen, öğrenci, müdür gibi sosyal roller role dayalı kimliğe; etnik grup, dini grup, futbol takımı taraftarı gibi kategoriler gruba dayalı kimliğe örnek olur. Bu rollerin karşılıklı değiştirilmesi sonucu oluşan etkileşim de kimliği meydana getirir. Benlik kuramında odaklanılan özellikler, sosyal benlik kuramına göre daha sabittir.
Aziz Nesin’in Yüz Liraya Bir Deli adlı kitabının “Eli Ağır Emekliler” adlı öyküsündeki karakterlerin asker emeklileri ya da vali emeklisi olarak adlandırılması role dayalı kimliğin örnekleridir. Aynı zamanda, karakterlerin Alman askerleri ya da İngiliz Binbaşı Tomson gibi etnik kökene göre ayrılması, gruba dayalı kimliğe örnek teşkil eder. Sosyal kimlikler kapsamında gruplar, etnik kökene ve dini inançlara göre ayrılmıştır. Hikâyede Binbaşı Tomson’un askerleri “Türk gibi kuvvetli” diye nitelendirerek onlara meydan okuması, onlarla boks yapmak istemesi 1 Stets ve Burke ( 2000)’e göre accentuation effect diye kullanılmıştır. ve bir emekli askerin ona şamar atmasıyla gruba dayalı kimlik hikaye aracılığıyla aktarılır. Gruplar arası farklar vurgulanmıştır.
Stets ve Burke (2000)’nin aktardığı gibi grupta görülen davranışların kişide ortaya çıkması o davranışın “belirginliği” dir. Sosyal kimlik kuramcıları davranışın ya da özelliğin açığa çıkmasının 0 ve 1 olasılıkları arasında gerçekleştiğini öne sürmüşler fakat kişilik kuramcıları bu durumun bütün mümkün olasılıklarda ortaya çıktığını düşünmüştür. Belirginlik, davranışın erişilebilir ve uygun/uyumlanabilir olmasının bir ürünüdür. Erişilebilirlik, verilen davranışların ve özelliklerin kişide aktif hale gelmesi için hazır olmasıdır. Belirli davranışların, özelliklerin ve bakış açılarının kişiyle uyumlu olmasıdır. Uyumun karşılaştırıcı ve normatif özellikleri olabilir. Karşılaştırıcı uyum; grup içi farkların, grup dışı farklardan az olmasıyla oluşur. Normatif özellikler kültür aracılığıyla insanlara geçer. Edinilen sosyal kimliğe bağlılık, somut insan sayısının bağlılığına ve soyut göreceli güce ve derinliğe kısacası grubun anlamlandırılmasına bağlıdır. Kimlik teorisyenleri kimliğin etkinleşme olasılığını “belirginlik” olarak ve bu kimliğin yapılıp yapılmayacağını “aktivasyon” olarak ayırt ederler.
Stets ve Burke (2000), sosyal kimlik kuramı bağlamında “kendine yabancılaşma”nın bireyin bilişsel süreçte kendini ait olduğu grubun tipik temsilcisi olarak görmesiyle gerçekleştiğini dile getirir. Kendine yabancılaşma; tek tipleşme, grup kohezyonu, etnik merkezcilik, iş birliği ve fedakârlık, duygusal bulaşıcılığın ve kolektif hareketin ürünüdür. Buna benzer olarak görülen başka bir bilişsel durum “ kendini doğrulama”dır; kişinin kimlik süreçlerinin tutarlılığını korumasıyla oluşur. Öz saygı motivasyonu; iç grup kayırmacılığına, etnosentrizme ve grupta bulunmayanlara karşı düşmanca tavır sergilemeye yol açabilir. Ayrıca, kişinin kendi bilgisi, tutarlılığı, yeterliliği, belirsizliği azaltma güdüsü, düzenliliği sosyal kimlik oluşumunda rol oynar.
Benlik kavramı iletişim ve etkileşim halinde oluşur (Cüceloğlu, 2021 , s. 114). Paylaşılan kimlik (biz olma hali) sosyal ve duygusal aidiyet hissederek ve ortak bir gerçeklikte buluşarak oluşur. İnsanın kendini anlamlandırması başkalarının onun hakkındaki düşünceleriyle ve görüşleriyle ilişkilendirilir. Çevreyle olan ilişkiler, paylaşılan kimliği, benlik kavramı ve kişisel kimliği geliştirir. Koudenburg ve diğerlerine göre (2024) insanlar kendileriyle ilgili bilgileri, gruptan ortak bir şekilde öğrendiklerinde sahip oldukları özü, benliğini onaylarlar ve kendileriyle ilgili bilgileri dönüştürürler. Koudenburg ve arkadaşlarının (2024) araştırmasına göre, günlük yazma veya kendi üzerine düşünme gibi iç gözlemde bulunanlarla karşılaştırıldığında, başkalarıyla mektuplaşan ya da yüz yüze iletişim kuran katılımcıların diğer gruba göre kişisel kimlik güçlerini daha fazla arttırdıkları ve öz-kavram netliğine daha kolay ulaştıkları gözlemlenmiştir. Dolaylı olarak paylaşılan kimlik, kişisel kimliğin gelişimde rol oynar ve bu süreç, öz-görülerin doğrulanmasına katkıda bulunur. Sosyal benlik, kişisel kimliğin tanınmasında ve öz-kavram netliğinin sağlanmasında belirleyici bir etkiye sahiptir. Benlik algısının oluşumu, sosyal süreçlerin sonucudur.
Ceylin Kırbaç
Kaynakça:
Cüceloğlu, D. (2021). İnsan insana. Kronik.
Koudenburg, N., Jetten, J., Enz, K. F., & Haslam, S. A. (2024). The social grounds of personal self: Interactions that build a sense of ‘we’ help clarify who ‘I’ am. European Journal of Social Psychology. https://doi.org/10.1002/ejsp.3070
Nesi̇n, A. (2013). Şimdiki çocuklar harika. Nesi̇n.
Nesi̇n, A. (2004). Yüz liraya bir deli. Nesi̇n.
Stets, J. E., & Burke, P. J. (2000). Identity theory and social identity theory. Social Psychology Quarterly, 63(3), 224–237. https://doi.org/10.2307/2695870




